Bir adam var. Adı Henry. Yaşlı bir adam. Demans hastası. Yıllardır bakım evinde. Başı öne eğik, gözleri boş, çevresinde olup bitenlere tepkisiz. Sorulara cevap vermiyor, kendi çocuklarını tanıyamıyor hatta kim olduğunu bile hatırlamıyor gibi görünüyor.
Sonra birileri ona bir kulaklık takıyor. Ve gençliğinde sevdiği bir müziği açıyor.
Ve bir şeyler oluyor. Henry değişmeye başlıyor. Gözleri açılıyor, başını kaldırıyor, gülümsüyor. Müzikle birlikte sallanmaya, ona eşlik etmeye başlıyor. Sorular sorunca cevap veriyor, Cab Calloway’den bahsediyor, eski günlerini hatırlıyor. Sanki karanlık bir odada bir anda ışık yanmış gibi.